ÖZET
Türklerin çağlar boyu temizliğe verdiği önem, Türk Hamam Mimarisi’nin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Türk kültürünün en önemli mimari yapılarından olan hamamlar, işlevleri ve mimarileri bakımından önemli bir yere sahiptir. Hamamlar mimari kuruluşları, süsleme unsurları, ısıtma sistemleri ile dikkate değer yapılardır. Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi hamamlarının çok azının günümüze ulaşabilmesine karşın, Osmanlı Dönemi hamamları ise kısmen günümüze gelebilmiştir.
Türk kültüründe ve sosyal hayatında önemli yer tutan, atalarımızdan kültür mirası olarak bugünlere ulaşabilen Türk Hamamları gün geçtikçe eski çekiciliğini ve önemini kaybettiğinden giderek yok olmaktadır. Bu makalede, hızla yitirdiğimiz Türk hamamları genel özellikleri, mekan dağılımı, fonksiyonları, tesisat sistemi ve süsleme unsurları bağlamında ele alınarak tanıtılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler:
Yıkanma Kültürü
Su Mimarisi
Türk Hamamları
İSLAM İNANCINA GÖRE TÜRKLERDE YIKANMA KÜLTÜRÜ VE TÜRK HAMAM MİMARİSİ
Doç. Dr. R. Eser GÜLTEKİN∗
Türklerde Yıkanma Kültürü
İnsanoğlu, önceleri yıkanmak için durgun sulardan ya da akarsulardan yararlanmıştır. Dünyanın en temiz insanlarının Tanrıdağ yöresinde yaşamış olan Oğuzlar olduğu, bunların, uzun saçlı olmalarına rağmen, sakal ve bıyıklarını kestikleri, kadın ve erkeğinin sık yıkandıkları, obalarını pınar başlarına veya su kenarlarına kurdukları kaynaklarda ifade edilmektedir.
Anadolu’nun fethinden önce, Selçuklu Türklerinin yaşadıkları bölgelerde kullandıkları yıkanma mekanlarına ilişkin bilgi bulunmamaktadır. Ancak yazılı kaynaklardan, göçebe Türklerde “çerge” adı verilen çadır hamamlarının olduğu ve Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın da “Hamam-ı Seferi” denilen bir çadır hamamı ile sefere çıktığı öğrenilmektedir. Bazı kaynaklarda ise saray, köşk, han ve tekke hamamları gibi özel hamamların yanı sıra, şehirlerdeki büyük külliyelerde yer alan halk hamamlarından söz edilmektedir. Kirman’ın güneyindeki Nigar’da bulunan Selçuklu hamamı da bunlardan biridir ve sıcaklık mekânı kurgusu yönünden Anadolu’daki Türk hamamlarına benzer bir plan şemasına sahiptir. Bu nedenle Orta Asya ile Anadolu Türk hamamları arasında, bir bağlantı olduğu düşünülmektedir.
Türklerin, Malazgirt zaferinin ardından kitleler halinde Anadolu’ya yerleşmeye başlamasıyla, Orta Anadolu şehirlerindeki diğer yapılar gibi, Antik Dönem hamamları da İslamiyet’in temizlik şartlarına uygun bir yıkanmayı sağlayacak şekilde uyarlanmış ve onarılarak kullanılmıştır. Bu bağlamda, hamamların alttan ısıtılmaları Antik dönem hamamlarından etkilendiğini akla getirmektedir. Ancak, Türk Hamamlarında duvarların içine yerleştirilmiş künklerle taşınan su ile dökünerek yıkanma prensibi, Antik Dönem hamamlarından ayrılan temel noktadır. Bu da İslam dininin getirmiş olduğu temizlik anlayışının bir sonucudur. Köklü bir kültüre sahip olan bu insanlar Orta Asya kökenli geleneklerini, Anadolu’nun yerel kültürleriyle kaynaştırarak çeşitli mimari eserlerin inşasına yönelmiştir.
Gerek dinî, gerekse geleneksel nedenlerden dolayı, bulundukları şehirde en çok hamam yapan Türklerdir. Bir şehirde Türklerin imar sisteminde hamam, camilerden sonra gelmektedir. XII. yüzyılda, yani Selçukluların Anadolu’yu fethinden hemen sonra, genellikle büyük hamamlarda görülen merkezî kubbeli bir mekân etrafında aksiyel eyvanlı, köşe halvetli sıcaklık hacmi tertibiyle yeni bir hamam şeması doğmuştur. Diğer bir deyişle Anadolu’da hamam mimarisi, kurgu açısından kendine özgü bir mimari tarz oluşturmuştur.
Anadolu Türklerinde hamam yaşamın ayrılmaz parçası olmuştur. Temizlik işlevinin yanı sıra, sosyal konularda da Türk toplumunun yaşantısında önemli bir yer tutmuştur. Örneğin, asker adayı hamamdan yolcu edilmiş, Yeniçeriler ayaklanmaları burada örgütlemişler, gelinlik kızlar görücüye çıkmış, damat ve gelinlere düğün öncesi burada öğütler verilmiş, loğusa ve bebekler, sünnet çocukları, tulumbacılar hep burada yıkanmış, adaklar için hamamlar kapatılmıştır. Keza, Anadolu’ya gelen yabancı gezgin, yazar ve ressamların yanı sıra Türk sanatçılarının da dikkatini çekmiş ve onlara da esin kaynağı olmuştur.
TÜRK HAMAMLARININ GENEL ÖZELLİKLERİ
Türk hamamları, Roma hamamlarına göre daha küçük ölçekte inşa edilmiş olup, dış görünüşlerinin yalın olmasına karşın iç mimarisiyle etkileyici yapılardır. Genellikle gelir getiren vakıf malı olarak inşa edilmiştir. Vakıf hamamları bir camiye, bir medreseye vb. esere vakfedilmiş olup, buradan elde edilen gelir söz konusu eserlerin bakımına ve görevlilerine harcanmaktadır. Ancak mütevelli ile işletilen bu hamamlar sonraları uzun süreli (300 yıl) kiraya verildiğinden, hamamların çoğunun şahıs mülkiyetine geçmesine neden olmuştur.
Hamamlar, taş ve tuğla malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Ancak, bazı küçük mahalle hamamlarında soyunmalık / camekân ahşap yapılmışsa da, diğer mekanlar kagirdir. Dış duvarlar; sıvalı, taş örgülü veya taş tuğla karışımı almaşık duvar tekniğindedir. Cephelerin üst kesiminde tuğladan yapılmış kirpi saçaklar dikkat çekmektedir. Çatılar kiremit ve kurşun kaplamadır. Dış cephelerin yalınlığına karşın, içte ışık oyukları, yüksekliğin sağladığı ferahlık ve mekansal bütünlük ön plandadır (Foto.1).
Türk hamamlarını hizmet verdikleri kitle açısından “özel hamamlar” ve “genel hamamlar” olarak iki grupta incelemek mümkündür. Az sayıda kimsenin yararlandığı özel hamamlar, küçük boyutlarda bağımsız olarak veya bir saray, köşk, han veya tekkenin içinde inşa edilmiştir. Bu hamamların sıcaklıkları bir veya iki halvet hücreli olup, bazılarında ılıklık, tuvalet vb. mekanlar da yoktur. Alanya İçkale Hamamı (12.yy) bunun bir örneğidir. Bağımsız olarak inşa edilmiş hamamlara örnek ise İznik İsmail Bey Hamamıdır (15.yy).
Genel hamamlar/çarşı hamamları ise, geniş bir kitleye hizmet veren ve çoğu kez bir külliyenin parçası olarak, çok sayıda kullanıcıya hizmet veren tek veya çifte hamam şeklinde inşa edilmiş yapılardır. Tek hamamlarda günün belirli saatlerinde kadınlara ve erkeklere hizmet verirken, çifte hamamlarda ise erkeklere ve kadınlara ayrı mekanlarda aynı anda hizmet verilmektedir. Çifte hamamlarda, özel durumlar dışında, erkekler bölümü mekansal olarak daha büyük, gösterişli ve simetrik, kadınlar hamamı daha serbest planlanmıştır. Genellikle erkekler kısmı girişi ana yola veya bir meydana, diğerinin girişi ise daha az kullanılan tali bir yola açılmaktadır. Tek hamama örnek olarak İstanbul Beyazıt Hamamı (16.yy) çifte hamamlara ise İstanbul Gedik Paşa Hamamı (15.yy.’ın ikinci yarısı) verilebilir.
TÜRK HAMAMLARINDA MEKAN DAĞILIMI VE FONKSİYONLARI
Türk hamamlarında soyunmalık / camekan, aralık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinin yanı sıra su deposu, külhan ve cehennemlik gibi tesisata ilişkin kısımlar mevcuttur. Soyunmalık / camekan, ılıklık ve sıcaklık (Roma mimarisinde apoditerium, tepidarium, caldarium karşılığı) olarak anılan işlevsel hacimlerin birbirini izleyerek kurdukları düzen tüm hamam planlarının ana fonksiyon şemasını oluşturmaktadır. Ancak bazı hamamlarda keçelik denilen bir mekan bulunmaktadır. Bu mekan dikdörtgen planlı, üzeri tonozla örtülü olup, hamamın sıcaklık kesimiyle de ilişkilidir. Çünkü üretim esnasında keçe, sıcak su ile pişirilerek dövülmektedir. Konya Sahip Ata Hamamı(1258-59), Edirne Mihalgazi ve Tire Tahtakale Hamamları (15.yy.ın ilk yarısı) birer örnektir.
Bunlardan soyunmalık / camekan olarak adlandırılan bölüm boyutları açısından hamamın en büyük mekanı olup, hamam girişi doğrudan doğruya bu büyük kubbeli soyunmalığa açılmaktadır. Adından da anlaşılacağı gibi, hamama giren kişilerin soyunup dinlendikleri bir hazırlık yeridir. Soyunmalık /camekân genelde yapının en büyük kubbesine sahip bölümdür ve diğer bölümlere göre daha az süslüdür. Yapının büyüklüğüne göre tek veya iki katlı önlerinde galeri dolaşan soyunmalıklar bazen kemerli revaklarla kubbeli soyunmalık mekanını zenginleştirmektedir. Duvar kenarları boyunca dinlenmeye uygun sekiler mevcuttur ve büyük hamamlarda iki katlı olabilen ahşap sekiler genellikle iki ya da üç kenarı kuşatmaktadır (Foto. 2).
Soyunmalık kısmı sosyal açıdan da önemli bir fonksiyona sahiptir. Burası müşterilerin sekiler/peykeler üzerinde yıkanmadan önce ve sonra uzanarak dinlendikleri, sohbet ettikleri çay, kahve, şerbet, su vb. meşrubat içtikleri bir mekandır. Çoğunda mermer işlemeli bir çay/ kahve ocağı veya havlu kurutma ocağı olarak kullanılan derince bir niş mevcuttur. Mekanın ortasında yer alan fıskiyeli bir mermer havuz da dikkati çekmektedir.
Hamamların soyunmalık duvarlarında yer alan elbise ve eşya koymaya yarayan nişler, Türk hamamlarında 15-16. yüzyıllardan itibaren görülmeye başlayan bir özelliktir. İstanbul Tahtakale Hamamı (15.yüzyılın ikinci yarısı), Afyon Gedik Ahmet Paşa Hamamı (15. yüzyılın ikinci yarısı) Tire Sultan Hamamı (15-16.yüzyıl) soyunmalık mekanlarında bir veya birkaç niş olan örneklerdendir.
Türk hamamlarının erken tarihli örneklerinde, soyunmalık mekanlarının üst örtüsü genellikle tonoz veya ahşap çatıdır. Bunlardan Kayseri Sultan Hamamı (1205) üzeri tonozla, Konya Sahip Ata Hamamı (1258-59) ise ahşap çatı ile örtülü hamamlara birer örnektir. 14 ve özellikle 15. yüzyıllardan itibaren kare planlı soyunmalıklar kubbe ile örtülmeye başlamıştır, ancak ahşap çatı geleneği de sürmüştür. Kubbe ile örtülü olana örnek İstanbul Bayezid Hamamı (1507) verilebilir. Bu mekanda taşıyıcı duvarlardan kubbeye geçiş elemanı olarak tromp, pandantif ve Türk üçgeni kullanılmıştır. Soyunmalık kubbesinin orta yerinde genellikle ışık ve havalandırma fonksiyonunu üstlenen bir fener bulunmaktadır.
Türk hamamlarının 12. ve 13.yüzyıllara ait erken örneklerinde mahremiyet nedeniyle soyunmalık mekanında aydınlatma, duvarların üst kesimine yerleştirilen mazgal pencerelerle veya üst örtüde bulunan aydınlık feneri ile sağlanmakta iken, 15.yy’dan itibaren duvarlara pencereler açılmaya başlanmıştır. Nitekim 16.yy’dan itibaren altlı üstlü iki veya üç sıra halinde düzenlenmiş pencereler görülmektedir.
Anadolu Selçuklu hamamlarının 13.yüzyıla ait bazı örneklerinde Divriği Bekir Çavuş Hamamı’nda da (13.yy.) görüldüğü gibi iklim koşullarından korunmak amacıyla soyunmalık girişi önüne kapalı bir giriş mekanı daha yapılmıştır. Ancak 16.yüzyıldan itibaren estetik kaygıyla soyunmalıkların önüne kubbe veya tonozla örtülü revaklar inşa edilmiştir. İstanbul Haseki Sultan Hamamı (1556-57) buna bir örnektir.
Aralık; soyunmalık ile ılıklık arasında bir geçit olarak düzenlenen bu bölümde hela ve tıraşlık gibi mekanlar yer almaktadır. Anadolu Selçuklu hamamlarının çoğunda bulunan aralığın boyutları 15. yüzyılda küçülmeye başlamış, 16.yüzyılda ise ortadan kalkınca soyunmalıktan ılıklığa geçilmiştir. Aralık mekanı bulunmayan hamamlarda, buhar çıkışına olanak sağlamak ve böylece soyunmalığın nemlenmesini önlemek amacıyla, soyunmalık ile ılıklık arasındaki kapının soyunmalığa bakan cephesinin üst kesimine yaşmaklı / davlumbazlı bir baca yerleştirilmiştir. Benzer bir uygulama, Ulukışla Öküz Mehmet Paşa Hamamı’nda (1615-1616) da görülmektedir.
Ilıklık, adında anlaşıldığı gibi ısıtılan, ancak ısısı sıcaklık kadar yüksek olmayan bölümdür. Diğer bir deyişle, vücudu alıştırarak sıcaklığa giriş için duvar boyunca mermer sekilerin yer aldığı, duvarları ve zemini de mermer kaplı bir dinlenme mekanıdır (Foto.3). Aralık mekanı olmayan hamamlarda, hela ve tıraşlık gibi kısımlar bu bölümde yer almaktadır. Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemine ait hamamlarda, üzeri kubbe ile örtülü kare planlı ılıklık mekanı büyük boyutludur. Bunun nedeni, kışın soğuk havalarda soyunma yeri olarak kullanmanın yanı sıra hamam geleneklerinin de burada yapılmasıdır. Ancak, Osmanlı dönemine ait hamamlarda ılıklık daha küçük boyutlu olup, genellikle dikdörtgen planlı ve üzeri tonozla örtülüdür.
Sıcaklık, hamamın en sıcak mekanıdır ve yıkanma işlevi burada gerçekleştirilmektedir (Foto.4). Sıcaklık; halvet denilen küçük boyutlu kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü özel yıkanma hücreleriyle, genel yıkanma yeri olan ve yerden yaklaşık 0.20 m. yükseklikte sekileri içeren, dikdörtgen planlı üzeri tonozla örtülü eyvanlardan oluşmaktadır. Eyvan ve halvetlerin duvarlarında soğuk ve sıcak suyun aktığı musluklar ve bunların alt kesiminde su biriktirmek için kullanılan taş veya mermer kurnalar mevcuttur. Sıcaklık, su deposuna bitişiktir ve oraya açılan bir penceresi bulunmaktadır. Bu pencereden deponun su seviyesi kontrol edilebilmekte ayrıca depodaki sıcak su buharlarının da içeri girmesi sağlanmaktadır. Merkezi planlı sıcaklıkların orta kesiminde genellikle zeminden yaklaşık 0.45-0.50 m. yükseklikte terleme, keselenme ve dinlenme amacıyla kullanılan altıgen, sekizgen vb. poligonal şeklinde üzeri mermerle kaplı bir göbek taşı yer almaktadır ve bunun üst kesiminde fil gözü pencerelerden ışığın süzülerek girdiği kubbe dikkati çekmektedir (Foto.5).Tüm döşemeler mermerdir ve duvarlar da belli bir yüksekliğe kadar mermerle kaplıdır.
Ilıklıktan sonra, plan düzeni ve kubbeye geçiş elemanlarındaki süslemelerle dikkati çeken sıcaklık bölümü hamam tipolojisini de belirlemektedir. S. Eyice, hamamları sıcaklık bölümlerinin plan tiplerini dikkate alarak şöyle bir gruplandırma yapmaktadır:
- Haçvari dört eyvanlı ve köşe hücreli tip
- Yıldızvari sıcaklıklı tip
- Kare bir sıcaklık etrafında sıralanan halvet hücreli tip
- Çok kubbeli sıcaklıklı tip
- Ortası kubbeli, enine sıcaklıklı ve çifte halvetli tip
- Soğukluk, sıcaklık ve halvet eş odalar halinde olan tip.
Türk Hamamlarında en çok uygulanan plan haçvari dört eyvanlı ve köşe hücreli tiptir. Anadolu Selçuklu Döneminden itibaren değişik bölge ve dönemlerde bu şemanın örnekleri görülmektedir. Kubbeli bir orta mekânın birbirine dik yöndeki eksenlere göre simetrik bir şekilde yerleştirilmiş dört eyvan ile köşelerde yer alan halvet hücrelerinden meydana gelmiştir.
Haçvari, dört eyvanlı ve köşe hücreli tip olarak adlandırılan bu planın bir, iki ve üç eyvandan oluşan değişik düzenlemeleri de vardır. Bu şemanın, 12. ve 13. yüzyıllara ait örneklerinde, ortada yer alan kubbeli mekâna açılan eyvanlar, genellikle sivri ya da beşik tonoz ile örtülüdür. 14. yüzyıldan sonra ise bunlara ilave olarak, aynalı tonoz, manastır tonozu ve kubbe örtü sistemlerinin uygulandığı görülür. Köşelerde yer alan halvetler, kare ya da kareye yakın dikdörtgen olup üzerleri kubbe ile örtülüdür. Halvetlerin köşelerine yerleştirilen girişler merkezi mekâna açılmaktadır. Örnek olarak, Divriği Bekir Çavuş Hamamı, Selçuk İsa Bey Hamamı ve Ulukışla Öküz Mehmet Paşa Hamamı verilebilir (Şekil 1).
Antik mimariden etkilendiği söylenen yıdızvari sıcaklıklı tip, Anadolu Selçuklu Döneminden itibaren, farklı varyasyonları ile uygulanmıştır. Yıkanma yeri olan eyvan şeklindeki sofalar, orta mekânın çevresine dizilmiştir. Kayseri Kölük Hamamı, Manisa Sultan Hamamı ve İstanbul Tophane Kılıç Ali Paşa Hamamı bu grubun örneklerinden bazılarıdır.
Kare bir sıcaklık etrafında sıralanan halvet hücreli tip ise, kubbe ile örtülü sıcaklık mekânına, bir, iki, ya da üç kenarı boyunca sıralanan halvet hücreleri açılmaktadır. Anadolu’da 14. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan bu plan, 19. yüzyılın sonuna kadar inşa edilmiştir. Örnek olarak, Bursa Girçık Hamamı ve Yeşil Hamam verilebilir.
Çok kubbeli sıcaklıklı plan tipinde; kemerler ile ayrılmış, her birinin üzeri kubbe ile örtülü, eş büyüklükteki mekânların oluşturduğu sıcaklık bölümüdür. Yıkılmış olan İstanbul Haseki Hamamı, Yenişehir Çifte Hamam kadınlar kısmı ve İznik Büyük Hamam bu gruba giren az sayıdaki örneklerdendir.
Ortası kubbeli, enine dikdörtgen planlı sıcaklıklı ve çifte halvetli tip; halvet kapılarının arasında kalan duvarda mihrap biçiminde iki niş bulunmaktadır. Bu plan tipinin farklı biçimlerde tertiplenmiş örnekleri de vardır. Örnek olarak Bursa Nalıncılar Hamamı kadınlar kısmı, Şengül Hamamı ve Yahudiler Hamamı verilebilir.
Soğukluk, sıcaklık ve halvet eş odalar halindeki bu plana daha çok özel hamamlarda rastlanır. Bütün bölümler aynı büyüklükte olup, hepsi birbirleri ile irtibatlıdır. Kayseri Sultan Hamamı, İznik İsmail Bey Hamamı ve Amasya Kızlar Sarayı Hamamları örnektir.
TESİSAT SİSTEMİ
1-Su Tesisatı ve Isıtma Sistemi
Çeşitli kaynaklardan sağlanan su, birbirine geçebilecek şekilde bir ucu dar, pişmiş topraktan yapılmış künk / merbah / pöhrenk adı verilen borular vasıtasıyla toprak altından hamama ulaştırılmaktadır. Soğuk su deposunun bir duvarına, zeminden bir insan boyu yükseklikteki niş içersine yerleştirilmiş, delikli bir taş sandık şeklinde tasarlanmış maksem / maslak denilen bir dağıtım merkezi aracılığı ile hamama getirilen su; depoya, soyunmalıktaki havuza, ılıklıktaki hela ve tıraşlık gibi bölümlere gönderilmektedir. Hamamdaki atık sular zemin döşemesindeki eğimli kanallarla zemin altındaki pis su borularından atılmaktadır.
Su deposu genellikle sıcaklığa bitişik olarak inşa edilen bir mekandır ve üzeri beşik veya sivri kemerle örtülüdür. Su deposunda zeminin orta kesiminde yer alan bakır bir kazanla suyun ısıtılması sağlanmaktadır (Şekil 2). Bazı hamamlarda sıcak ve soğuk su depoları ayrıdır. Sıcaklıktaki eyvan veya halvet hücrelerinin birinden su deposuna açılan bir pencere ile hem su seviyesi kontrol edilebilmekte, hem de tamirat için gerekli müdahaleler yapılabilmektedir.
Külhan, hamamın hem suyunu, hem de hacimlerini ısıtan merkezdir ve dışarıdan ayrı bir kapı ile girilmektedir. Bu bölüm giriş seviyesinden alt kottadır. Su deposunun odunluğa bakan cephesinde yer alan külhan ağzı, genellikle bir büyük sağır kemer içine yerleştirilmiştir ve bunun üst kesiminde bir baca mevcuttur. Burada odun kullanılarak yakılan ateş, hemen üstteki su deposunun orta kesiminde bir yuva içine yerleştirilmiş bakır kazanı ve içindeki suyu ısıtmaktadır. Bu ateşin dumanı, ılıklık ve sıcaklık zemininin altındaki cehennemlik adı verilen kanallarda dolaşarak hamamı zeminden ısıtmaktadır (Şekil 3). Duvarların içine yerleştirilen tüteklik adı verilen bacalar, hem duvarların ısıtılması sağlamakta hem de dumanı dışarı atmaktadır. Ancak günümüzde, külhan mahallinde odun yakılarak hamamın ve suyun ısıtılması zahmetli olduğundan giderek terk edilmekte, bunun yerine kalorifer sistemi tercih edilmektedir.
2- Aydınlatma Sistemi
Elektriğin olmadığı dönemlerde, hamamların aydınlatılmasında, sabah erken saatlerde ve geceleri mum, kandil, gaz lambası vb. kullanılmıştır. Duvarlarda 15.yüzyıldan sonra görülen nişler muhtemelen aydınlatma elemanlarının konduğu yerdir.
Gündüzleri, hamamların aydınlatılmasında üst örtüdeki ışıklıklardan yararlanılmıştır. Aydınlatma sistemi soyunmalık mekanının üzeri ahşap çatı ile örtülü olduğunda, bunun orta kesiminde yer alan altıgen veya sekizgen şekilli, her yüzeyi camlı pencere şeklinde düzenlenmiş, üzerinde piramidal külah bulunan bir aydınlatma feneri kullanılmıştır. Konya Sahip Ata Hamamı (13.yy) buna bir örnektir. Soyunmalık tonoz ile örtülü olduğunda, tonozun üzerinde yer alan ışıklıklar aydınlatma işlevini sürdürmüştür. Kayseri Huand Hatun Hamamı (13.yy.) örnek olarak verilebilir. Soyunmalığı kubbe ile örtülü olanlarda, kubbenin üst kesiminde yer alan sekizgen veya onikigen şekilli, köşelerinde ayak ya da sütuncelerin bulunduğu kagir fenerler dikkati çekmektedir. Fenerin köşelerindeki ayak ya da sütunceler birbirlerine kemerlerle bağlıdır ve üzerinde bir küçük kubbe yükselmektedir. Bu özellik Manisa Hafsa Sultan Hamamı’nda da (16.yy) görülmektedir. Hamamların soyunmalıklarında daha fazla ışık sağlayabilmek amacıyla 15.yüzyıldan itibaren kubbe kasnakları üzerinde pencereler açılmaya başlamıştır.
Soyunmalık dışındaki diğer mekanlar kubbe veya tonoz ile örtülü olup, daire veya poligonal şekilli dışarı doğru daralan ışıklıklara sahiptir. Bu ışıklıklar 15. yüzyıldan itibaren altıgen, yıldız, dilimli rozet gibi dekoratif şekildedir ve dışta fil gözü denilen cam fanuslarla kapatılmıştır (Foto.6).
SÜSLEME UNSURLARI
Türk hamamları dışa kapalı olduğundan, tüm süsleme unsurları iç mekandadır. 14. ve 15.yy’larda olağanüstü bir mukarnas bezeme geliştiren Osmanlı mimarisi, bunun en zengin uygulamalarını hamamlarda yapmıştır. Hamamın kubbe ve kubbeye geçiş elemanlarında, tonozlarda, duvar yüzeylerinde, kurna taşı ve soyunmalığın fıskiyeli havuzunda görülebilen süslemeler, kullanılan malzeme açısından 4 grupta ele alınmakta ve şöyle irdelenmektedir:
- Taş veya mermer
- Sıva üzerine baskı
- Çini
- Kalem işi boyama
Bunlardan taş veya mermer malzeme genellikle girişlerde, zeminde, kurna ve aynalarda, havuzda kullanılmıştır. Örneğin, Konya-Meram Hasbeyoğlu Hamamı giriş kemeri üzerinde palmet ve rumi motifi, kemer köşeliklerinde ise geometrik geçmelerden oluşan süslemeler dikkati çekmektedir. Zeminde mermer kullanımı yaygın olmakla birlikte, bazı örneklerde renkli mermer parçaları ile oluşturulmuş geometrik ve bitkisel bezemeler de mevcuttur. Bursa Nasuh Paşa Hamamı buna bir örnektir. Türk taş oymacılık sanatının inceliğini ve güzelliğini yansıtan kurnalar, ayna taşları ve havuzlardaki süsleme unsurları 15. yüzyıldan itibaren önem kazanmıştır. Bursa Nasuh Paşa Hamamı’nın zengin mukarnas bezemeli mermer kurnaları örnek olarak gösterilebilir.
Hamamlarda en çok kullanılan süsleme malzemesi sıvadır. Sıva ile oluşturulan silme ve mukarnaslara duvar, kemer, kubbe ve tonozlarda rastlanmaktadır. Duvarlarda sıva üzerine uygulanan süslemeler Anadolu Selçuklu döneminden beri kullanılmaktadır. Beyşehir Eşrefoğlu Hamamı’nın (13. yy. sonu) duvarlarında sıva üzerine yapılmış palmet ve rumi motiflerinden oluşan süsleme bantı dikkati çekmektedir.
Çini süsleme, sıvaya göre daha az kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu dönemine ait Alanya Alara Kalesi Hamamı (13.yy. başı) sıcaklık mekanının duvarlarında sekiz köşeli yıldız ve haçvari şekilli çini parçaları bulunmuştur. Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde de bu gelenek devam etmiştir. İstanbul Çinili Hamam (16.yy.) örneğinde olduğu gibi.
Anadolu Selçuklu döneminden itibaren, sıva üzerine renkli boya ile yapılmış süsleme örneklerine rastlanmaktadır. Alanya Alara Kalesi Hamamı (13.yy. başı) duvarlarında kırmızı ve siyah renkli kalem işleriyle süslü panolar mevcuttur.
SONUÇ
İslam inancına göre dinin emrettiği temizliği yerine getirebilmek için yıkanma kültürü nedeniyle hamam mimarisi önem kazanmıştır. “Hamam” kelimesi Arapça’da ısıtmak; İbranice ’de sıcak olmak anlamına gelmektedir. Günümüz Türkçe ’sinde “hamam” yıkanılan yer, banyo anlamında kullanılmaktadır. İslamiyet, yıkanmanın durgun su yerine akan su ile yapılmasını emretmiştir. Bu durum yapısal işlevi etkilemekle birlikte, ilk Müslüman hamamları Antik Dönem hamamlarına benzerlik göstermektedir
Ancak Türkler, hamamları gerek yıkanma şekli gerekse mimari estetikte gereksiz süslemeden kaçınarak, ihtiyacın doğurduğu düzen ve sadelik içinde inşa etmiştir. İslam’da temizliğin akan su ile yapılması gerektiği düşüncesiyle Roma hamamlarında kullanılan yıkanma havuzları ve banyo tekneleri kullanılmamıştır. Bu bağlamda, 8. yüzyılda Emevi hükümdarı tarafından Suriye’de pek çok hamam inşa edilmiştir. 711-715 yılları arasında bir saray kompleksinin içinde inşa edilmiş Kusayr – Amra Hamamı, üzeri beşik tonozla örtülü giriş, çapraz tonozlu ılıklık ve kubbeli bir sıcaklık bölümünden oluşan haliyle Roma Hamamı’nı anımsatmaktadır.
Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Türkler, dindeki temizlik anlayışı gereği geleneklerine göre hamamlar inşa etmiştir. Ancak bunlara ilişkin yeterince bilgi mevcut değildir. Türk ve İslam şehirlerinin yapılaşma aşamasında çekirdeğini cami, han, bedesten, imaret gibi yapıların yanı sıra hiç kuşkusuz hamamlar oluşturmaktaydı. Külliye gibi büyük ölçekli mimarlık faaliyetlerinde hamamlar ana kurgunun değişmez parçalarından idi. Bu tür büyük ölçekli mimarlık eserleri yapılırken, öncelikle burada çalışacak işçilerin yıkanması için hamam inşa edilmiş olup, diğer yapılar bunun çevresinde gelişmiştir.
Tarihsel süreçte hamama en çok önem veren Osmanlılar olmuştur. Bu durum günümüze ulaşabilen eserlerden de anlaşılmaktadır. Muhtemelen bu önem hamamların vakıf eseri olarak iyi gelir getirmesi ve külliyelere gelenlere hizmet vermesinden kaynaklanmaktadır. Türk hamamları soyunmalık, aralık, ılıklık, sıcaklık, halvet hücreleri, sıcak ve soğuk su deposu ile külhan bölümlerinden oluşmaktadır. Türk hamamlarının çoğu dış görünüm açısından sade olup, moloz taşla özensiz yapıldığı için diğer eserler gibi dikkati çekmezler. Fakat iç mekan kurguları son derece gelişmiştir, mekanlar geniş ve ferahtır.
Zaman içinde hamamlara rağbetin azalması ve hamamların gelir getirememesi nedeniyle bir kısmı kapatılmıştır. Bu nedenle Türk hamamları ülkemizde giderek önemini yitirmekte iken, günümüzde Almanya başta olmak üzere Avusturya ve diğer ülkelerde alternatif tıp, tedavi veya turistik rekabet açısından saunaların yanı sıra moda olmaya başlamıştır. Ülkemizde özgün kullanımları devam eden hamamlar, belirli bir dönemin kültürünü günümüze ulaştırmaları bakımından belgesel ve kültürel değere sahiptir. Bu yapıların özgün durumu korunarak, ilk yapıldıkları işlevle kullanımlarının devamı desteklenmeli veya sosyal doku bağlamında farklı işlevlerle yaşatılarak korunmaları sağlanmalıdır. Bu bağlamda, Türk hamamlarının korunması ve sağlıklı bir biçimde restore edilerek gelecek kuşaklara aktarılması zaman kaybedilmeden ele alınması gereken bir konudur. Geçmişten bize miras kalan ve yıkıldıktan sonra yerine aynısını inşa edemeyeceğimiz Türk hamamlarını belgeleyerek gelecek kuşaklara aktarmak borcumuzdur.
KAYNAKLAR
AND, M., “Türk Hamamının Kültürümüzde ve Sanatımızda Yeri ve Önemi”, Ulusal Kültür,
Cilt:5, Ankara, 1979.
ARU, K. A., Türk Hamamları Etüdü, İstanbul, 1949.
AYVERDİ, E. H., Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, İstanbul, 1973.
ÇAKMAK, C., Tire Hamamları, Ankara, 2002.
ERKEN, S., “Edirne Hamamları”, Vakıflar Dergisi, Sayı:10, Ankara, 1973.
EYİCE, S., İznik’te Büyük Hamam ve Osmanlı Devri Hamamları Hakkında Bir Deneme,
Tarih Dergisi, Cilt:11, İstanbul, 1960.
EYİCE, S., “İznik’de İsmail Bey Hamamı”, Bilgi Dergisi, Sayı:10/120, İstanbul, 1957.
EYİCE, S., “Türk Hamamları ve Bayazıt Hamamı”, Türk Yurdu Dergisi, Sayı: 241,
İstanbul, 1955.
GLÜCK, H., Die Baeder Konstantinopels, Wien, 1921,.
GÜLTEKİN, E., Ulukışla ve Öküz Mehmet Paşa Menzil Külliyesi, Ankara, 2001.
GÜRÇAY, H., “Keçe ve Keçecilik”, Türk Etnografya Dergisi, Sayı: 9, İstanbul, 1967.
HASKAN, M. N., İstanbul Hamamları, İstanbul, 1995.
KUBAN, D., “Hamamlar” maddesi, Osmanlı Mimarisi, İstanbul, 2007.
KURAN, A., Mimar Sinan, İstanbul, 1986.
ÖNGE, Y., Anadolu’da XII.-XIII. Yüzyıl Türk Hamamları, Ankara, 1995.
ÖNGE, Y., “Eski Türk Hamamlarında Su Tesisatı İle İlgili Bazı Detaylar”, I. Uluslararası
Türk İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, Cilt:5, İstanbul, 1981.
ÖNGE, Y., “Eski Türk Hamamlarında Aydınlatma”, Vakıflar Dergisi, Cilt:12, Ankara, 1978.
ÖNGE, Y., “Anadolu Türk Hamamları Hakkında Genel Bilgiler ve Mimar Sinan’ın İnşa
Ettiği Hamamlar”, Mimarbaşı Koca Sinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri, Cilt.1,
İstanbul, 1988.
TAŞÇIOĞLU, T., Türk Hamamı, İstanbul, 1998.
FOTOĞRAF LİSTESİ
Foto. 1- Manisa Dilşikar Hamamı. Dıştan bir görünüm.
Foto. 2- Hamamın soyunmalık kısmı (H. Ürer’den s.116).
Foto. 3- Hamamın ılıklık kısmından bir görünüm.
Foto. 4- Hamamın sıcaklık kısmından bir görünüm.
Foto. 5- Sıcaklığa ait üst örtü.
Foto. 6- Kubbeye geçiş elemanı ve ışıklıklar.
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 1- Ulukışla Öküz Mehmet Paşa Hamamı. Plan.
Şekil 2- Türk Hamamı’nda külhan ve ısıtma sistemi (T. Taşçıoğlu’ndan s.77).
Şekil 3-Ulukışla Öküz Mehmet Paşa Hamamı. Cehennemlik Planı.
Makalenin tamamını maşl atabilir misiniz rica etsem ?