ÖZET
İnsanlık tarihi boyunca önemini koruyan su, Türk kültüründe de önemini sürdürmüş, mimariyle ve edebiyatla bütünleşerek çoğu kez bunlara esin kaynağı olmuştur. Türk kültüründe bir yere su getirmek ve bir çeşme inşa ettirmek sevap olduğundan, bu amaçla yapılan su yapıları dönemin en güzel ve zarif sanatsal eserleri arasında yer almaktadır.
Osmanlı uygarlığında, susayanlara su vermenin en büyük sevaplardan biri olduğu inancıyla sayısız vakıf eserleri oluşturulmuştur. İnce bir zevkin ve estetiğin ürünü olan “su mimarisi” bağlamında bentler, su yolları, hamamlar, çeşmeler, sebiller ve şadırvanlar inşa edilerek insanlığın kullanımına sunulmuştur. Bunların içinde çeşmeler, önemli yer tutmaktadır. Osmanlı egemenliğine 15.yüzyılda giren İzmir kentinde sosyal ve kültürel yaşamının bir parçası olarak yer alan su yapılarından çeşmeler; döneminin özelliklerini yansıtması ve bulundukları yere kimlik kazandırması açısından önemlidir. Adını, Osmanlı Dönemi’ndeki bir konaktan alan Konak Meydanı; pek çok tarihi olaya tanıklık etmiş ve İzmirliyi bu meydandaki Saat Kulesi’nin çevresinde buluşturmuştur. Kentin de simgesi olan Saat Kulesi, bir zamanlar herkesin saate sahip olmadığı dönemlerde, kentliye zamanı göstermenin yanı sıra, alt kesiminde yer alan çeşmeleriyle de sıcak yaz günlerinde serinletmiştir İzmirliyi.
Bu çalışmada Türklerin suya verdiği önem nedeniyle Türklerde Su Kültürü vurgulanmış, su mimarisinin ürünü çeşmelere değinilmiş, İzmir’in simgesi Saat Kulesi’nin çeşmeleri mimari özellikleri, süsleme özellikleri, korunma durumu ve tarihlendirme bağlamında irdelenmiştir. Sonuç kısmında ise Saat Kulesi çeşmeleri, benzer örneklerle karşılaştırılarak değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Su Mimarisi, Çeşme, Saat Kulesi Çeşmeleri.
WATER CULTURE OF TURKISH PEOPLE and FOUNTAINS OF CLOCK TOWER WHICH IS THE SYMBOL OF IZMIR
ABSTRACT
Water which has been important throughout the history, has also kept its importance in Turkish culture and has communed with architecture and literature and become a source of inspiration for them. Since in Turkish culture bringing water to somewhere and building a fountain are good deeds water structures constructed for this purpose have become one of the most beautiful and elegant artworks of that period.
In the Ottoman civilization many foundation buildings were constructed with the faith that the giving water to a thirsty person is considered a good deed. Water systems, embankments, Turkish baths, fountains, public fountains and cisterns were constructed and brought into use of people as part of “water architecture” which is the product of sophisticated and esthetical point of view. Among these, fountains take an important place. Fountains among the water structures which are situated in Izmir entered into the domination of Ottoman Empire in 15th century as a part of social and cultural life, are important in terms of reflecting characteristics of the period and giving identity to the places where they are located. Konak Square which was named after the Ottoman mansion bear witness to many historical events and many people from Izmir meets around the Clock Tower in this Square. The Clock Tower which is the symbol of the city showed the clock people from Izmir when everybody does not have a watch and the citizens cooled off in the fountain located underside of the Tower during hot summer days.
In this study, because of the Turkish People give importance to the water, it has been emphasized on the Water Culture of Turkish People and mentioned about the fountains which are the product of the water architecture. In addition fountains of the Clock Tower which is the symbol of Izmir and its architectural and ornamental characteristics have been studied in terms of conservation and dating. In the conclusion part, fountains of the Clock Tower have been evaluated by comparing similar examples.
Key Words: Water Architecture, Fountain, Fountains of the Clock Tower.
GİRİŞ
Dört elementten biri olan ve sesi ile huzur, gücü ile enerji veren su; içmek, yiyecek üretmek ve sağlıklı bir hayat sürdürebilmek için ilk insandan günümüze kadar gelen temel ihtiyaçlardan biridir. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in ifadesi ile “su” dan yaratılan insanın hayatı, yaratılışından bu yana hep su ile şekillenmiştir.
Antik Dönemin büyük uygarlıklarından Mısır ve Mezopotamya’nın da su kenarında kurulduğu, diğer bir deyişle suyun uygarlıkların hem kurucusu, hem de taşıyıcısı olduğu bilinmektedir. İnsanlık tarihi boyunca hayatın vazgeçilmez unsuru olan su, yerleşik düzene geçişte temin açısından tüm uygarlıkların başlıca sorunu olmuş, bu nedenle savaşlar bile yapılmıştır ve günümüzde de devam etmektedir.
TÜRKLERDE SU KÜLTÜRÜ
Tüm dinlerde önem taşıyan suyun, bereket sembolü olduğu ve bazı hastalıkları iyileştirdiği inancının yanı sıra; kutsal da sayılmıştır. Türk kültüründe önemli yer tuttuğundan, buna ilişkin efsaneler mevcuttur. Örneğin yaratılış efsanesine göre, suyun üzerindeki dağınık kara parçaları Tanrı tarafından bir kuşakla sıkıştırılarak dağlar oluşturulmuştur. Yaratılışın temeli olarak nitelendirilen su ile ilgili başka bir öyküye göre; toprağın ve suyun ayrı ayrı ruhları vardı ve Türklerle Hakanlarını kötülüklerden koruduğuna inanılırdı. Ayrıca nehirler de, kaynaklarının cennet olduğu düşüncesiyle kutsal sayılmıştır.
Tüm dinlerde olduğu gibi, İslam dininde de suyun önemli bir yeri vardır. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet mevcuttur. Ayetlerin bazılarında “…ve Allah her (canlı) şeyi sudan halk etmiştir”, “Allah canlıların hepsini sudan yaratmıştır” gibi ifadeler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in buyruğu doğrultusunda, “su” her şeyin özü olarak kabul edilmiş, İslamiyet’in suya ve temizliğe verdiği önem nedeniyle hem dinin hem de günlük yaşamın vazgeçilmezlerinden olmuştur.
Kur’an’daki su’ ya ilişkin ayetlerin yanı sıra; İslam kaynaklarında, ölümsüzlük suyu ab-ı hayat’tan; cennet ırmağı ab-ı Kevser’den; cehennemde susayanlara verilen içilemeyecek nitelikteki sudan ve sonsuz susuzluktan bahsedilmesi veya Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in Kerbela’da susuzluktan bitkin haldeyken şehit edilmesi gibi olaylar, Müslümanların suya verdiği önemi daha da arttırmıştır.
Türkler için her dönemde maddi ve manevi önemli bir kaynak olan su, mimariyle ve edebiyatla bütünleşmiş, çoğu kez bunlara esin kaynağı olmuştur. Örneğin Fuzuli, Peygamber Efendimize duyduğu derin özlemi ve sevgiyi “Su Kasidesi”ni yazarak ifade etmeye çalışmıştır. Bir yere su getirmek, bir çeşme inşa ettirmek sevap olduğundan, bu amaçla yapılan su yapıları dönemin en güzel ve zarif sanatsal eserleri olmuştur.
Osmanlı uygarlığında, susayanlara su vermenin en büyük sevaplardan biri olduğu inancıyla sayısız vakıf eserleri oluşturulmuştur. İnce bir zevkin ve estetiğin ürünü olan “su mimarisi” bağlamında bentler, su yolları, hamamlar, çeşmeler, sebiller ve şadırvanlar inşa edilerek insanlığın kullanımına sunulmuştur. Bunların içinde çeşmeler, önemli yer tutmaktadır. Türklerin suya verdikleri önem ve sevgi nedeniyle, bu eserleri Anadolu’nun her yerinde görmek mümkündür. Selçuklu Sultanlarından ve Anadolu Türk Beyleri’nden günümüze çok azı sağlam gelebilmiş zarif çeşmeler, hamamlar mevcuttur.
Osmanlı egemenliğine 15.yüzyılda giren İzmir kenti, 16.yüzyıla kadar küçük bir yerleşme iken, yüzyılın sonlarına doğru gelişmeye başlamıştır. 17.yüzyılda yeni mahalleler kurulmuş, Kadifekale’deki yerleşim iç limana, Kemeraltı bölgesine doğru yayılmıştır. Tarihsel süreçte çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan Kemeraltı, kentin kurulduğu ve geliştiği tarihi bir yerleşimdir. Bu tarihi bölge içinde sosyal ve kültürel yaşamının bir parçası olarak yer alan su yapılarından çeşmeler; bazen tek başına, bazen de bir yapıya bitişik inşa edilmiştir. Çeşmeler, döneminin özelliklerini yansıtması ve bulundukları yere kimlik kazandırması açısından önemlidir.
Kemeraltı Bölgesinin Ege Denizi ile buluştuğu kesimde kentin kalbinin attığı, etrafı dini, sosyal ve kamusal yapılarla çevrili bir meydan mevcuttur. Adını, Osmanlı Dönemi’ndeki bir konaktan alan Konak Meydanı; pek çok tarihi olaya tanıklık etmiş ve İzmirliyi bu meydandaki Saat Kulesi’nin etrafında buluşturmuştur. Kentin de simgesi olan Saat Kulesi, bir zamanlar herkesin saate sahip olmadığı dönemlerde, kentliye zamanı göstermenin yanı sıra, alt kesiminde yer alan çeşmeleriyle de sıcak yaz günlerinde serinletmiştir İzmirliyi.
İZMİR’İN SİMGESİ SAAT KULESİNİN ÇEŞMELERİ
Konak Meydan’ında yer alan İzmir kentinin simgesi Saat Kulesi’nin alt kesiminde, köşelerdeki baldakenlerin iç kısmına çeşmeler yerleştirilmiştir. Günümüzde sağlam durumda olan çeşmelerin suyu akmakta ve kullanılmaktadır ( Foto.1 –2 ).
Mimari Özellikler
Orientalist tarzda inşa edilen İzmir Saat Kulesi, kare planlıdır. Kule; üç adet basamakla çıkılan, beyaz renkli bir mermer platformun üzerinde yaklaşık 25.00m yükselmektedir. Pahlanan köşeleri, baldaken şeklinde değerlendirilmiş ve alt kesimine çeşmeler yerleştirilmiştir. Yapımında küfeki taşının yanı sıra, Marsilya’dan getirilen vişne ve yeşil renkli mermer malzeme kullanılmıştır.
Zemin katta köşeleri pahlanan Kulenin ikinci katına dek yükselen, kare planlı dört adet baldaken mevcuttur. Bunun alt kesiminde, çeşmelerin su deposu ve yalak kesimi yer almaktadır. Baldakenin üst örtüsünü, alttaki su deposunun dört köşesine yerleştirilmiş kaideler üzerine oturan beyaz renkli ince mermer sütunlar taşımaktadır. Sütunları, at nalı şekilli kemerler üç yönde birbirine bağlamaktadır. Baldaken, dışa doğru taşan profilli bir saçakla sona ermekte, bunun gerisinde baldakeni örten kubbe ve üstündeki alem dikkati çekmektedir.
Yüksekliği zemin seviyesinden 0.70m olan su deposunun üst kesiminde, tam ortaya yerleştirilmiş yuvarlak kesitli bir ayak üzerinde yükselen, dilimli çanağa sahip bir fıskiye göze çarpmaktadır. Çeşmelere ait musluklar ve yalaklar; su deposunun Saat Kulesi’ne bitişik yüzü hariç, diğer üç yüzünde de mevcuttur. Dikdörtgen şekilli yalakların yüksekliği, zemin seviyesinden 0.40m dir. Yalaklar iç ve dış bükey profillerle daralarak aşağı doğru inmekte ve ince bir kaide üzerine oturmaktadır. Baldakeni oluşturan sütunlar, yalaklar ve fıskiyeler mermer malzeme ile inşa edilmiştir (Çizim1).
Süsleme Özellikleri
Orientalist tarzdaki yapının tüm süsleme unsurları; baldakenin sütun başlıklarında, kemer köşeliklerinde, saçak kesiminde ve kubbenin yanı sıra, su deposu, yalakların alt kesiminde toplanmıştır. Orientalist bezemeli sütun başlıklarında palmet ve rumi motiflerinden oluşan bitkisel süslemeler görülmektedir. At nalı şekilli kemerlerin köşelikleri; kıvrım dallar üzerine palmet ve rumiyi anımsatan soyut yaprak motifleri ile bezenmiştir. Bezemenin köşelerine ise, yuvarlak madalyon içinde ay-yıldız motifi yerleştirilmiştir.
Dışa doğru taşan profilli saçak kısmı, üstte palmet fistosu ile taçlandırılmıştır. Bunun gerisinde baldakeni örten kubbede, kabartma tekniğinde yapılmış baklava dilimi motifleri içindeki palmet benzeri bitkisel süslemeler dikkati çekmektedir.
Baldakenlerin alt kesimindeki su deposunu bir sıra mermer, bir sıra taş kaplama çevrelemektedir. Taş kaplamanın üst kesimini enlice bir mermer silme kuşatmaktadır. Silmenin üzerindeki dikdörtgen şekilli altlığa oturan yayvan bir damla motifi, muslukların üstüne denk gelen kesimde yükselmektedir.
Yalaklar, bir kaideye oturmakta ve aşağıdan yukarıya doğru genişlemektedir. Kaideden yalağın ortasına kadar uzanan, yan yana sıralanmış uçları sivri, dikdörtgen şekilli, kabartma tekniğindeki geometrik bezemeler dikkati çekmektedir. Bezemelerin sivri uçları, yuvarlak şekilli kabara ile sonlanmaktadır.
Korunma Durumu
Saat Kulesi, 1975 yılında meydana gelen depremde hasar görmüş, Kule’nin tepesindeki baldaken yıkılmıştır. Değerli merhum hocamız Restorasyon Uzmanı Mimar Sn. Murat ERDİM’in projesi ve o dönemin Belediye Başkanı merhum Sn. İhsan ALYANAK’ın gayretleri ile onarılmıştır. Alman Kaiseri II.Wilhelm’ in hediyesi olan saat, 1980’li yıllarda çalışmadığı için temizlik ve onarım görmüştür. Ayrıca 1990’lı yılların başlarında merhum hocam Prof. Dr. Sn. M. Ümit SERDAROĞLU’nun denetiminde mekanik yolla temizlik yapılarak, kulenin yüzeyindeki patina giderilmiştir.
Aynı tarihte Saat Kulesi’nin köşelerindeki baldakenler de, alt kesimindeki çeşmelerle birlikte temizlenerek üzerindeki patina alınmıştır. Günümüzde Kule ve çeşmeler iyi durumdadır. Ancak aslına uygun pirinç musluklar, zaman zaman çalındığı veya tahrip edildiği için yenilenmektedir.
Tarihlendirme
Saat Kulesi 1901 yılında II.Abdülhamit’in tahta çıkışının 25.yılı dolayısı ile Sadrazam Küçük Sait Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa’dan oluşan bir inşaat komisyonu tarafından yaptırılmıştır. Saat Kulesi’nin İstanbullu kuyumcu Zingulli usta tarafından 1902 yılında yapılan maketi halen Topkapı Sarayı’ndadır ve maketin üzerindeki kitabede şunlar yazmaktadır:
“Fahr-i Selatin-i izam
Sultan Abdülhamid Han-ı Sani Efendimiz hazretlerinin cülus-ı hümayunlarının 25. sene-i devriyyesini müzekkir olmak üzere İzmir şehrinde inşa olunan şadırvanlı saat kulesinin atabe-i seniyye Cenab-ı mülukaneye takdim kılınan temsili mücessemdir. Sene 1318.”
Anlamı:
Padişah Sarayı Yüce Başkâtipliğine,
Büyük Sultanlardan olduğu tartışmasız efendimizin lütfu tahta çıkışlarının ve devam eden hilafetlerinin 25.yıl dönümünü hatırlatmak üzere İzmir şehrinde inşa edilmekte olan Şadırvanlı Saat Kulesi’nin gümüşten yaptırılan altın ile süslü modeli, bahsedilen kulenin inşaat komisyonu üyelerinden Belediye Başkanı Eşref Paşa ve Padişah Hazretlerinin yardımcısının küçük oğlu Said kullarına, emanet ederek yeri sağlamlaştırılan söz konusu modelin Padişah Sarayına bildirilmesi ve sunulması hususunda karar onların emrine sunulmuştur.
Maketin merdivenlerinde bulunan Fransızca yazılmış kitabede, Kule’nin mimarının İzmirli levanten mimar S. Raymond veya M. Raymond Pere olduğu belirtilmektedir.
SONUÇ
Osmanlı Mimarisi’nde içme ve temizlik amacıyla inşa edilen çeşmeler önemli bir yere sahiptir. Bazen yönetimdeki etkin kişilerin güç göstergesi olarak hayır ve dua kazanma amaçlı, bazen de yenilik ve değişimin mimari simgesi şeklinde inşa edilen çeşmeler; sokak kurgusunda meydanları oluşturmada, dini ve sosyal içerikli yapıların yanı sıra, konutların da önemli cephe ve köşelerini vurgulamada kullanılmıştır. Örneğin, İzmir Kemeraltı Bölgesi’nde Osmanlı Dönemine ait 36 adet çeşme yapısı, bazen bir caminin, bir medresenin, bir hanın, sebilin, saat kulesinin, sur duvarının veya bir konutun duvarına bitişik, bazen de bağımsız olarak inşa edilmiştir. Bunlardan 14 adeti cami, 1 adeti medrese, 3 adeti han, 1 adeti saat kulesi, 1 adeti sebile, 1 adeti sur duvarına, 11 adeti konut duvarına bitişik ve 4 adeti bağımsız çeşme olarak yapılmıştır. Bunlar, içme ve kullanma suyunun sağlandığı yapılar olarak geçmişte büyük önem taşımakta idi.
Suyun kentteki dağılımını sağlayan çeşmeler, konumlandıkları yerler bağlamında kentlerin tarihsel süreçteki gelişme alanları hakkında da bilgi vermektedir. Örneğin, çeşmeler, ticaret bölgelerinde sirkülasyonun yoğun olduğu meydanlarda, sokaklarda, konut bölgelerinde ise ana yürüyüş güzergâhları üzerinde konumlanmıştır. Bunların içinde en önemlisi, Kemeraltı’nın denizle buluştuğu Konak Meydanı’nda kentin simgesi olan Saat Kulesi, alt kesimindeki görkemli çeşmeleriyle dikkati çekmektedir.
Bu bölgedeki çeşmeler Bulundukları Yere Göre incelendiğinde; Bir Yapı Duvarına Bitişik inşa edilen ve Bağımsız inşa edilen çeşmeler saptanmıştır. Bir Yapı Duvarına Bitişik inşa edilen çeşmeler İstanbul ve Anadolu’da yaygın olarak görülmektedir. Bunların içinde Erzurum Hacı Mehmet Çeşmesi (1679), Nevşehir Başçeşme (1779) ve İstanbul Bezmialem (1843) sayılabilir. Konak Meydanı’nı da içine alan İzmir Kemeraltı Bölgesi’ndeki Osmanlı Dönemi çeşmeleri arasında da Bir Yapı Duvarına Bitişik İnşa Edilen Çeşmeler bulunmaktadır. Bunlar kendi içinde Cami, Medrese, Han, Sebil, Saat Kulesine Bitişik, Sur ve Konut Duvarına Bitişik İnşa Edilen Çeşmeler şeklinde irdelenebilir. Bunlardan Saat Kulesine Bitişik inşa edilen çeşmelere tek örnek İzmir Saat Kulesi Çeşmeleri (1901)’dir ve anıt eser niteliğindedir. Bu tarzda yapılmış çeşmeler arasında Çanakkale Saat Kulesi (1897) ve Urfa Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi (20.yy.)zikredilebilir.
Kemeraltı Bölgesi’ndeki Osmanlı Dönemi çeşmeleri Korunma Durumu bağlamında irdelendiğinde bazılarının ender olarak iyi durumda olduğu, bazılarının basit onarımla varlığını sürdürebileceği, kötü / çok kötü durumdakilerin ise esaslı onarım gerektirdiği saptanmıştır. Bunlardan iyi durumda olup, onarım gerektirmeyen 2 adet çeşme içinde Hisar Camii Çeşmesi (19.yy. veya 20.yy. ortaları) ve Saat Kulesi Çeşmeleri (1901) sayılabilir.
Çeşmeler, Kullanım Durumu açısından incelendiğinde sadece 8 adetinin kullanıldığı, buna karşın 28 adetinin de kullanılamadığı saptanmıştır. Bunun nedenleri arasında büyük çoğunluğunun su bağlantısının bulunmaması, bazılarının harap durumda olması, bazılarının ise su depolarının tahrip edilmesi sayılabilir. Günümüzde halen işlevini sürdürüp kullanılanlar arasında Saat Kulesi Çeşmeleri yanı sıra Ali Ağa Camii Çeşmesi, Odunkapı Camii Çeşmesi / Mühürdar Ahmed Ağa Çeşmesi, Yavan Çeşme, Namık Kemal Mahallesi 430 Sokaktaki Çeşme, Salepçioğlu Medrese Çeşmeleri, Hisar Camii Çeşmesi ve Faikpaşa Mahallesi 1288 Sokaktaki Çeşme bulunmaktadır.
İzmir Kemeraltı Bölgesi’ndeki Osmanlı Dönemi Çeşmeleri malzeme açısından irdelendiğinde; büyük oranda mermer malzeme kullanılmakla birlikte, dökme demir, kesme taş ve devşirme malzemeye de yer verildiği, ancak birçoğunun cephesinin sonradan sıva ile kaplandığı görülmüştür. Bu bağlamda bölgede yapılan incelemeler sonucu Saat Kulesi Çeşmeleri dahil 15 adetinin cephe kaplamasının mermer malzeme olduğu tespit edilmiştir. Diğerleri Kızlarağası Hanı Çeşmesi, Odunkapı Camii Çeşmesi / Mühürdar Ahmed Ağa Çeşmesi, Kılcı Mescidi /Damlacık Camii Çeşmesi / Mustafa Efendi Çeşmesi, Kemeraltı Camii Çeşmesi, Şadırvanaltı Camii Çeşmesi, Mirkelamoğlu Hanı Çeşmesi, Çakaloğlu Hanı Çeşmesi / Gaffarzade Çeşmesi, Katipzade Mescidi Çeşmesi /Mısırlızade Hacı Mustafa Efendi Çeşmesi, Dönertaş Çeşmesi, Pazaryeri Mahallesi 816 Sokaktaki Çeşme, Havva Hanım Çeşmesi, Salepçioğlu Camii Çeşmeleri, Hamidiye Çeşmesi / Sütun Çeşme ve Hisar Camii Çeşmesi’dir.
Saat Kulesi çeşmeleri, yapı elemanları bağlamında; üst örtü, ayna taşları/musluk taşları, lüle/musluk, tas nişi, yalaklar, sekiler, su deposu/su haznesi ve kitabeler açısından da irdelenerek benzer örneklerle karşılaştırılmıştır.
Üst örtü açısından incelendiğinde; anıt eser niteliğindeki Saat Kulesi Çeşmeleri baldaken tarzda olup, üzeri kubbe ile örtülü tek örnektir. Kubbenin üst örtü olarak çeşme mimarisinde kullanılması daha çok anıtsal meydan çeşmelerinde görülen bir özelliktir. Kubbeyle örtülü çeşme örneklerine Batılılaşma Döneminde rastlanmaktadır. İstanbul’daki örnekler arasından Azapkapı Saliha Sultan Çeşmesi(1732) ve Tophane Meydanı I. Mahmut Han Çeşmesi (1732) mevcuttur.
Çeşmelerdeki ayna taşları/musluk taşları musluğun tutturulduğu taş veya maden parçasıdır. Kemeraltı Bölgesi’ndeki çeşmelerin ayna taşları/musluk taşları; mermer, kesme taş, devşirme ve metal malzeme kullanılarak yapılmış, bazıları ise sıva ile kaplanmıştır. Mermer malzeme kullanılarak yapılmış ayna taşları çoğunluktadır. Saat Kulesi Çeşmeleri ile birlikte toplam 16 adet örnek arasında Kızlarağası Hanı Çeşmesi, Odunkapı Camii Çeşmesi/ Mühürdar Ahmed Ağa Çeşmesi, Kılcı Mescidi/ Damlacık Camii Çeşmesi/ Mustafa Efendi Çeşmesi, Kemeraltı Camii Çeşmesi, Şadırvanaltı Camii Çeşmesi, Mirkelamoğlu Hanı Çeşmesi, Yavan Çeşme, Çakaloğlu Hanı Çeşmesi/ Gaffarzade Çeşmesi, Dönertaş Çeşmesi, Pazaryeri Mahallesi 816 Sokaktaki Çeşme, Hasan Hoca Camii Çeşmesi/ Sofuoğlu Çeşmesi, Havva Hanım Çeşmesi, Salepçioğlu Camii Çeşmeleri, Hamidiye Çeşmesi/ Sütun Çeşme ve Hisar Camii Çeşmesi yer almaktadır.
Önceleri çeşmelerdeki su, ayna taşının orta kesimindeki musluksuz lüleden/ delikten akmakta idi. Suyun boşa akmaması için daha sonra çeşmelere lüle yerine musluk takılmıştır. Günümüzde söz konusu bölgedeki çeşmelerin özgün muslukları mevcut değildir. Ancak Hisar Camii ve İzmir Saat Kulesi Çeşmeleri’ ndeki pirinç musluklar sonradan özgün şekline uygun biçimde imal edilmiştir.
Yalaklar; suyun yanlara sıçramaması ve hayvanların da su içebilmeleri için yapılmış teknelerdir. Bölgede yalağı ile günümüze ulaşabilmiş 11 adet örnek içinde Saat Kulesi Çeşmeleri yanı sıra Pazaryeri/ Han Bey Camii Çeşmesi, Hassa Mescidi Çeşmesi, Odunkapı Camii Çeşmesi/ Mühürdar Ahmed Ağa Çeşmesi, Kemeraltı Camii Çeşmesi, Çakaloğlu Hanı Çeşmesi/ Gaffarzade Çeşmesi, Namık Kemal Mahallesi 430 Sokaktaki Çeşme, Salepçioğlu Camii Çeşmeleri, Salepçioğlu Medrese Çeşmeleri, Hisar Camii Çeşmesi, ve Faikpaşa Mahallesi 1288 Sokaktaki Çeşme bulunmaktadır.
Su Deposu/Su Haznesi; suyun depolandığı bölümdür. Saat Kulesi Çeşmeleri de su deposuna sahip olup, diğer örnekler içinde İki Çeşme, Odunkapı Camii Çeşmesi/ Mühürdar Ahmed Ağa Çeşmesi, Yavan Çeşme, Katipzade Mescidi Çeşmesi/ Mısırlızade Hacı Mustafa Efendi Çeşmesi, Tan Mahallesi 834 ile 839 Sokağın Kesiştiği Köşedeki Çeşme, Salepçioğlu Medrese Çeşmeleri ve Etiler Mahallesi 1281 Sokaktaki Çeşme sayılabilir.
Bölgedeki çeşme kitabeleri arasında mermer, kesme taş ve metal malzeme ile yapılmış olanların yanı sıra, kitabesiz çeşme örneği de çoktur. Kitabesi mermer malzeme ile yapılmış 12 adet örnek içinde Saat Kulesi Çeşmeleri yanı sıra Kızlarağası Hanı, İki Çeşme, Odunkapı Camii Çeşmesi/ Mühürdar Ahmed Ağa Çeşmesi, Kemeraltı Camii Çeşmesi, Çakaloğlu Hanı Çeşmesi/ Gaffarzade Çeşmesi, Katipzade Mescidi Çeşmesi/ Mısırlızade Hacı Mustafa Efendi Çeşmesi, Dönertaş Çeşmesi, Hasan Hoca Camii Çeşmesi/ Sofuoğlu Çeşmesi, Tan Mahallesi 834 ile 839 Sokağın Kesiştiği Köşedeki, Havva Hanım Çeşmesi ve Yapıcıoğlu Camii Çeşmesi yer almaktadır.
Osmanlı Mimarisi’ndeki yüzyılların duygu, düşünce ve estetik anlayışı; mermer ve taş işçiliği vasıtası ile çeşmelere de yansımıştır. Bu bağlamda çeşmelerdeki Süslemeler, genellikle bitkisel ve geometrik motiflerin yanı sıra hat/yazı sanatını da içermektedir. Çeşme mimarisi 15.- 16. ve 17.yüzyıllarda temel olarak sivri kemer içerisinde sade bir ayna taşı, kitabe, yalak ve sekilerden oluşmaktadır. Batılılaşma Döneminin başladığı 18.yüzyılda çeşmelerin tasarım düzeni değişmemiş ancak cepheler yoğun bezemeler ile kaplanmış, kemer derinliği azalmış, iç bükey ve dış bükey hareketlenmelerle yeniden şekillenmiştir. Bu dönemde Meydan Çeşmeleri şehir içinde ayrıcalıklı mekânlar oluşturmuştur. 19.yüzyıl çeşmelerinde, dönemin karakteristik özelliğini oluşturan süsleme unsurları arasında “S” ve “C ” kıvrımlı kemerlerin yanı sıra kemersiz ayna taşları, Antik Döneme öykünen plasterler veya sütunlarla sınırlandırılmış cepheler, ışınsal tepelikler, tuğralar, çelenk veya girland motifleri, Barok tarzı çiçek bezemeleri, perde ve püskül motifleri sayılabilir. 20.yüzyıl çeşmelerinde, dönemin başlarında ortaya çıkan milliyetçi düşüncelerin yanı sıra, 19.yüzyılın son çeyreğindeki Eklektik ve Art Nouveau akımlarının da etkileri sonucu, I.Ulusal Mimari olarak bilinen Klasik Dönem biçim ve süsleme unsurları egemendir.
20. yüzyılın başlarına tarihlenen Saat Kulesi ve çeşmeleri Süsleme Özellikleri bağlamında irdelendiğinde; oryantalist özelliklere sahip yıkılan Sarı Kışla’yı anımsatmakta ve cephesindeki rumi ve palmet bezemeler ile dikkati çekmektedir. Rumi, İslam ve Anadolu Türk Sanatı’nın sevilen motiflerindendir. Anadolu Türk Sanatı’nda dönemin sanat anlayışı ve üslubuna uyarlanarak stilize edilmiş çeşitli şekillerde lotus ve palmet bezemelerine yer verilmiştir. İzmir Saat Kulesi, kulenin dört yönde bulunan fıskiyeli çanağa sahip çeşmelerinin üst kesiminde yükselen kubbeli baldakenin saçak kesimindeki palmet fistosu, atnalı şekilli kemerlerinin köşeliklerinde kullanılan palmet ve rumi motifleri ile oryantalist bir üslup sergilemektedir. Saat Kulesi’nin yoğun bezemesine karşın, çeşmelerin yüzeyi oldukça sade tutulmuştur ancak yalakta geometrik bezemeye yer verilmiştir. Benzer örneklerden Kızlarağası Hanı Çeşmesi’nde ayna taşının iki kenarındaki bordürlerde rumiler kullanılmış ve kompozisyon bir palmet motifi ile taçlandırılmıştır. Hamidiye Çeşmesi/ Sütun Çeşme’de ise lülenin üst kesimine bir palmet yerleştirilmiştir. Sonuç olarak;
İzmir; Anadolu’nun Batıya açılan, doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel mirasıyla da dikkatleri üzerine çeken önemli bir kentidir. İzmir’in simge mimarlık yapıtlarından Saat Kulesi ve Çeşmeleri, günümüzde işlevini sürdüren ender kültür mirasımızdır. Türk mimarisinde hayır işlemenin ve sosyal yardımlaşmanın yanı sıra ince sanat zevkini de ortaya koyan çeşmeler; kentsel kültürün ve tarihin yıllarca izlerini taşıyan sessiz tanıklar olduğundan, yerine asla yenisini koyamayacağımız bu yapıların sürekliliğini sağlayarak gelecek nesillere ulaştırmak borcumuzdur.
KAYNAKLAR
ACUN, H., Anadolu Saat Kuleleri, Ankara, 1994, s. 14, 24.
AKSOY, Y., Efsaneden Gerçeğe İzmir, İzmir, 2002, s.204.
Anonim, “Ab-ı Hayat” maddesi, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.1, İstanbul, 1988, s.1.
ÇETİNTAŞ, S., “Türklerde Su- Çeşme- Sebil”, Güzel Sanatlar Dergisi, S. 5, İstanbul, 1944, s.125.
DENKTAŞ, M., Karaman Çeşmeleri, Kayseri,2000, s.4.
KARA PİLEHVARİAN, N., – URFALIOĞLU, N., – YAZICIOĞLU, L., Osmanlı Başkenti İstanbul’da Çeşmeler, İstanbul, 2000, s.31,35,50, 67,166.
KARA PİLEHVARİAN, N., “Osmanlı Çeşme Mimarisi”, Türkler Ansiklopedisi, C.12, Ankara, 2002, s.25, 247, 249.
KARATAŞ, N., “ Geçmişten Bugüne Kemeraltı”, İzmir Kent Kültürü Dergisi, S.4, İstanbul, 2001, s.154, 156.
KASKABASOV, S., “Ölümsüzlük Arayışı”, (Çev: H. Barlas), Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1994, Ankara, 1996, s.93.
KUYULU ERSOY, İ., “ İzmir Saat Kulesi”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, S. 4, İzmir, 2000, s. 278.
NİRVEN, S. N., İstanbul’da Fatih II. Sultan Mehmet Devri Türk Su Medeniyeti, İstanbul, 1953, s.13.
ÖDEKAN, A., “Çeşme” maddesi, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul, 1997, s.489.
ÖGEL, B., Türk Kültür Tarihine Giriş, C.3, Ankara, 1991, s.141.
ÖGEL, B., Türk Mitolojisi, C.1, İstanbul, 1997, s.77.
ÖNGE Y., “Fıskiyeli Türk Çeşmeleri”, Vakıflar Dergisi, S.22, Ankara, 1991, s.99.
ÖNGE, Y., “Vakıf Müessesinde Su ve Önemi”, Birinci Vakıf Haftası, Ankara, 1983, s.23.
ÖZDENİZ, E., İstanbul’ da Kaptan-ı Derya Çeşme ve Sebilleri, İstanbul, 1995, s. 64.
ŞERİFOĞLU, Ö. F., “İstanbul’un Su Macerası ve Ebedi Yansımaları”, Keşkül Dergisi, S.16, İstanbul, 2010, s.108-109.
YURTTAŞ, H., – ÖZKAN, H., Tarihi Erzurum Çeşmeleri ve Su Yolları, Erzurum,2002, s. 101.
Bir yanıt yazın